“Ortadoğu’da Siyaset ve Toplum Kongresi” Sakarya’da başladı
Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran, “İnsani yardım anlamında Filistin’e en çok yardım yapan ülke Türkiye. Bununla yetinilmeyip birçok diplomatik girişim, birçok uluslararası kuruluş nezdinde bölgesel ülkelerle bu krizden doğrudan etkilenen ülkelerle yapılan görüşmeler ve çabalar var.” dedi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ORMER Ortadoğu Enstitüsü, Granada Üniversitesi Barış ve Çatışma Enstitüsü (IPAZ) ve Avrupa Arap İleri Araştırmalar Enstitüsü (FUNDEA) işbirliğinde, “İsrail-Filistin Çatışması” ana temasıyla bu yıl 7’ncisi düzenlenen “Ortadoğu’da Siyaset ve Toplum Kongresi”, farklı ülkelerden akademisyenlerin katılımıyla SAÜ Turgut Özal Kültür ve Kongre Merkezi’nde başladı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Duran, kongrede yaptığı konuşmasının başında TUSAŞ’a yönelik terör saldırısını lanetleyerek, şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.
Terörle mücadelede kararlılığın süreceğini ve terör destekçilerinin tarumar edileceğini vurgulayan Duran, savunma sanayi atılımlarının da devam edeceğini söyledi.
Gazze meselesinin, bütün insanlık için çok ciddi vicdani kriz ve test görevi gördüğünü düşündüğünü dile getiren Duran, “Elbette İsrail’in saldırganlığına ve katliamlarına karşı yüksek sesle konuşan bir ülke ve bir lider var, Cumhurbaşkanı’mız.” ifadelerini kullandı.
Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletlerin 79’uncu Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Son yıllarda Birleşmiş Milletler, kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor. Giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor.” dediğini anımsatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, daha önce ifade ettiği “Dünya 5’ten büyüktür” mottosunu devam ettiren bir yoldan gittiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, uluslararası toplumun İsrail’e baskı yapması ve silah ambargosu başta olmak üzere İsrail’in durdurulması gerektiğini ifade eden bir lider olarak öne çıktığına işaret eden Duran, bu çağrının uluslararası alanda karşılık gördüğüne tanık olduğunu anlattı.
Duran, uluslararası toplumda çatışma ve riskler açısından Türkiye’nin de bunlardan uzak olmadığına işaret ederek, “Terör örgütünün gerçekleştirdiği dünkü saldırıdan da anlaşılacağı üzere aslında birçok riskin ve yeni gelişmelerin merkezinde olan bir noktadayız.” dedi.
Türkiye’nin elinden geldiğince çevresine istikrar ve güvenlik sağlayacak siyaseti yürütmek durumunda olduğunu vurgulayan Duran, bütün kurumlar ve üniversiteler başta olmak üzere hem dünyanın barışına ve esenliğine hem bölgenin refahına ve kalkınmışlığına katkı verecek çabanın içerisinde olduklarının altını çizdi.
Duran, Türkiye’nin son 20 yılda ortaya koyduğu dış politika profilinin, giderek ülkenin otonomisini güçlendirme, savunma sanayi başta olmak üzere birçok sektörü de güçlendirme yönünde olduğuna değinerek, Türkiye’nin, etrafındaki bölgelerde işbirliği kuşağı oluşturma ve bunu sağlayabilmek için güvenlik ve istikrarı temin etme yolunda yürüdüğünü anlattı.
“Adil bir barışa ihtiyaç var”
Krizin Gazze ve Batı Şeria’dan sonra Lübnan’a taşınmasının, Yemen, Suriye, Irak ve İran’ın da bütün bu denklemde görünür hale gelmesinin aslında sadece Türkiye’nin değil, birçok ülkenin rahatsız olması ve gelecek adına kaygılanması gereken sürece işaret ettiğine dikkati çeken Duran, şöyle devam etti:
“Bu gelişmelerin elbette önüne geçmek için yapılması gereken çok şey var. Bunlardan bir tanesi ateşkesin sağlanması ve bir an önce iki devletli çözüme gidilecek sürecin açılmaya çalışılmasıdır. Türkiye bu yönde gayret gösteriyor. Elbette insani yardımlar meselesi var, yavaş yavaş bu yönde bir kanaat, kamuoyu da oluşmaya başladı. Çok uzun süredir Türkiye bunun peşinde. İnsani yardım anlamında Filistin’e en çok yardım yapan ülke Türkiye. Bununla yetinmeyip birçok diplomatik girişim, birçok uluslararası kuruluş nezdinde bölgesel ülkelerle bu krizden doğrudan etkilenen ülkelerle yapılan görüşmeler ve çabalar var.”
Duran, İsrail’in gelinen noktada Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücünü (UNIFIL) de hedef aldığını belirterek, “Lübnan’da yapılması gereken şey, burada Birleşmiş Milletlerin kurumlarına sahip çıkmaktır. Ülkemiz UNIFIL’e olan desteğini devam ettiriyor. Tezkeremiz dün TBMM’de ele alındı ve tekrar kabul edildi, uzatıldı süresi.” dedi.
Filistin konusunda çözüm üretilmesi için sergilenen her çabanın değerli olduğuna değinen Duran, “Bunun yolu belli. Aslında adil bir barışa ihtiyaç var. İnsanlığın buna dair bir seferberlik içerisinde adil ve kalıcı barışa ulaşmak için çabalaması gerekiyor. 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğüne haiz bir Filistin Devleti ortaya çıkmadıkça bu mesele çözülmeyecek. Bugün başarılı görünenler, yarın başka sorunlarla karşılaşacaklar. Bu yönde önemli çabalar sarf ettiğimizi bilmenizi isterim.” görüşünü paylaştı.
Kongre yürütücüsü Doç. Dr. Yıldırım Turan da bu yıl işgalci İsrail’in uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak gerçekleştirdiği Gazze soykırımı dolayısıyla Filistin meselesi özelinde tüm Orta Doğu coğrafyasına odaklanma kararı aldıklarını söyledi.
“İsrail-Filistin Çatışması” temasıyla bir araya geldiklerini ifade eden Turan, “Bu vesileyle Gazze’de yaşananların ışığında Filistin sorununu sadece bölgesel bir mesele olarak değil, aynı zamanda küresel sorun olarak ele almanın önemine dikkati çekmek istiyoruz. Filistin sorununun çözülmemesi durumunda hem bölgesel hem de küresel anlamda daha büyük krizlerin doğabileceğini vurguluyoruz.” diye konuştu.
Panellere farklı ülkelerden akademisyenlerin katıldığı kongre yarın sona erecek.